Nallihan Eskort Coskun Ezgi Elif ile Ogle Keyfi

Nallihan Eskort Coskun Ezgi Elif ile Ogle Keyfi

Nallıhan, Ankara’nın sakin bir incisi, öğle vakti yemyeşil köy yolları, tarihi taş evleri ve doğanın kucaklayıcı huzuruyla konuklarını sarmalar. Çam ormanları güneş ışığıyla dans eder, kuş sesleri havayı doldurur, koru yolları serin bir yel çağırır. Öğle saatlerinde, güneş zirvedeyken, Nallıhan başka bir güzelliğe bürünür. Köy yolları altın ışığa boyanır, korular bir yaşam türküsüyle canlanır, taş evler geçmişin öykülerini fısıldar. Doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla bilinen bu diyar, huzur ve neşe arayanlar için bir çekim merkezi. İşte böyle bir Nallıhan öğlesinde, eskort Elif ile yollarım kesişti—onun koru kenarı köşesinde, Nallıhan’ın yemyeşil yollarından gün ışığına uzanan, coşkunun ezgisi tadında bir sevinç serüveninin tam ortasında.

Elif, yirmilerinin başında, omuz hizasında dalgalı saçları öğle ışığında safir gibi parlayan, zümrüt yeşili gözleriyle ruhuna bir bahar gibi dokunan bir kadın. Teni, güneş ışığında inci gibi parlar; bakımları seni Nallıhan’ın köy telaşından bir anda dingin bir köşeye çeker, gülüşü kalbine bir ışık gibi yerleşir. Onun dinlenme yerinde geçirdiğim öğle, Nallıhan’ın taş yollarını bir neşe resmine çevirdi. Elif, sıradan biri değil; o, seni öğlenin sıcak gücüne çağıran, her sözüyle kalbine bir coşku dokunan, coşkunun ezgisi gibi içten bir yol arkadaşı. Onun canlı enerjisi, Nallıhan’ın doğal canlılığıyla birleştiğinde, her an bir bayram gibi hissettiriyor.

Köşede İlk Işık

Her şey, Elif’in Nallıhan’daki koru kenarı köşesinde başladı. Dar bir patikadan ulaştığımız bu yer, ahşap zeminli, yabani çiçeklerle çevrili, renkli kandiller ve yumuşak yastıklarla süslenmiş bir dinlenme yeriydi; fonda hafif bir kaval ezgisi çalıyordu, korunun taze havasıyla uyum içinde. Elif, üzerinde hafif bir yemeni ve dar bir etek, enerjisi öğleyi bir anda ısıtıyordu. Bana gülümsedi, “Nallıhan’ın öğle neşesine hazır mısın, yolcu?” dedi, sesi bir kuş cıvıltısı kadar neşeli ama içinde bir huzur saklı. “Ama dikkat et, bu öğle ruhun benim öykülerimle kanatlanabilir!” Elinde bir bardak bitki çayı, gözleri köşenin kandillerinde parlıyordu.

Köşeye yerleştik; açık alandan Nallıhan’ın öğle manzarası görünüyordu—köy yollarının altın parıltısı, koruların yeşil örtüsü, gökyüzünün berrak mavisi. Hava, çiçek ve çam kokusuyla doluydu. “Burası benim neşe ocağım,” dedi, yemeninin kollarını sıvayarak. “Seni bu öğle Nallıhan’ın gizli yollarına taşıyacağım.” Yemeni, onun coşkulu havasını bir resim gibi sergiliyor, etek narin hareketlerini vurguluyordu. Çay bardaklarımız gün ışığına kaldırıldı, sohbet bir bahar dalı gibi açıldı; Nallıhan’ın köy öykülerinden, koruların öğle anılarına, oradan günün en sıcak anlarına kayıverdik. “Hadi, bu serüveni iç köşeye taşıyalım,” dedi, elimi tuttu, dinlenme yerinin küçük iç kısmına bir öğle gezintisine çıkar gibi yürüdük.

İç Köşede Neşeli Fısıldama

Elif’in iç köşesi, öğle vakti bir neşe yuvasına dönüştü. İnce perdeler, güneş ışığının gölgeleriyle oynuyor, açık pencereden koru yeli süzülüyordu. Duvarlarda el boyaması yaprak desenleri, bir köşede küçük bir rüzgâr çanı sallanıyordu. Elif, “Burası benim canlılık ocağım,” dedi ve kaval ezgisine uyarak hafifçe gülümsedi, hareketleri bir bahar çiçeğinin neşesi gibi. “Hadi, bu sevince dal!” diye fısıldadı, beni kendine çekti. Yemeni yere süzüldü, enerjisi güneş ışığında bir inci gibi parlıyordu. Bu alan, onun neşeli dünyasıydı.

Yumuşak bir divana oturduk, Elif bir bardak bitki çayı uzattı. “Nallıhan öğleleri benimle canlanır,” dedi, gözleri bir yaz gökyüzü gibi parlıyordu. “Benimle her an bir sevinç.” Bana doğru eğildi, nefesi tenimde bir yel gibi geçti. “Bu neşeyi duyumsar mısın?” diye sordu, parmakları kolumda bir ozan gibi gezindi. Öğle ışığı tenini bir bahar resmi gibi aydınlattı, pürüzsüz ve içten. “Yolculuk başlasın,” dedi, enerjisi köşeyi bir büyüleyici öğle gibi sardı. Bana bir anısını anlattı—Nallıhan’ın bir köy yolunda öğle vakti gördüğü bir keçi sürüsü, koruda tesadüfen karşılaştığı bir çömlek satıcısı. Her kelimesi, beni onun neşeli dünyasına daha çok çekti. Ama asıl büyü, Elif’in sohbetteki coşkunun ezgisi tadındaki içtenliğiydi—her cümlesi bir çiçek, her bakışı bir güneş ışığı gibi, sanki bu öğle onun en sevdiği sevinç sahnesiymiş gibi canlılıkla doluydu. Köşe, kaval sesleriyle titreşti, kandiller ışıklarını yaprak desenlerine yansıttı, Elif’in enerjisi beni bir neşe serüveninin en parıltılı anlarına sürükledi.

Açık Alanda Nallıhan Öğlesi

Elif, “Nallıhan’ın öğlesini gerçekten anlamak için onun ışığını seyretmelisin,” dedi ve beni tekrar koru kenarına çıkardı. Nallıhan’ın öğle manzarası önümüzde uzanıyordu; köy yollarının altın tonları, koruların yeşil örtüsü, gökyüzünün berrak mavisi. “Burası benim neşe sahnem,” dedi, yemenisini omuzlarına atıp bir saksıya yaslandı. “Hadi, bu sevince katıl!” Teni güneş ışığında bir inci gibi parlıyordu, hareketleri bir bahar öyküsünün parçasıydı.

Öğle yeliyle bana yaklaştı. “Ben bu öğlenin büyülü rehberiyim,” dedi, bakışları tenime bir çiçek yaprağı gibi değdi. Koruların kokusu, onun çiçek kokusuyla birleşti. Eli kolumu hafifçe yakaladı, enerjisi bir yaz öğlesi gibi sıcaktı. “Nallıhan’da neşe benimle başlar,” dedi ve ufka bakarak bir türkü mırıldandı. Köy ışıkları titreşti, öğle bir doğa ezgisi gibi canlandı. Elif, coşkunun ezgisi gibi bir büyülü yol arkadaşıydı; beni Nallıhan’ın huzurlu nabzına çekti, neşeli sohbetiyle ruhumu bir keyif yolculuğuna çağırdı. “Seni bırakmam,” dedi, kahkahaları köşeyi bir öğle bayramı gibi doldurdu. Bu açık alan onun neşe sahnesi, ben onun sevinç yolcusuydum.

Öğlenin Doruğunda Neşe Dalgası

Öğlenin ilerleyen anlarında, iç köşede soluklandık. Elif, divana uzandı, “Nallıhan öğleleri burada neşeyi açar,” dedi. Saçları yelde dalgalanıyor, gözleri hâlâ bir güneş gibi parlıyordu. “Ama içimdeki öyküler hâlâ seni çağırıyor,” dedi, beni kendine çekti. Öğlenin sıcaklığı tenini okşadı, ama o bir yaz sıcaklığı gibi yanıyordu.

Bana sarıldı, “Seni bu neşeyle uçuracağım,” dedi ve başka bir anıya daldı—Nallıhan’ın bir korusunda öğle vakti gördüğü bir kuş yuvası, köy yolunda karşılaştığı bir ekmek satıcısı. “Nallıhan öğleleri ezgilerle dalgalanır,” diye güldü, sesi köşeyi doldurdu. Hareketleri bir bahar dalı gibi akıcıydı, keyif bir dalga gibi taştı. Yel onun kahkahalarını taşıdı, köşe onun enerjisiyle titreşti. Sohbetteki coşku, her anına coşkunun ezgisi tadında bir canlılık katıyordu; sanki bu anlar onun için bir sevinç şöleniydi. “Benden kaçamazsın,” dedi ve öğlenin finalini köşede taçlandırdı.

Neşe Yelinin Son Parıltısı

Final, açık köşede sahnelendi. Öğle güneşi Nallıhan’a yayılırken, korular bir bahar gibi fısıldıyordu. Elif, saksıya yaslandı, “Burası benim neşe yuvam,” dedi. “Seni burada büyüledim!” Saçları yelde dans ediyor, gözleri hâlâ bir güneş gibi parlıyordu. “Bu öğle kalbine bir ezgi yerleşti,” dedi, son bir içten bakışla beni bağladı. Köşe, onun kahkahalarıyla çınladı.

Nallıhan’ın Coşkunun Ezgisi Tadında Öğle Serüveni

Elif’le Nallıhan’da geçen öğle, bir doğa baharı gibi. O, coşkunun ezgisi; seni huzurlu nabızlarla büyüleyen, neşeli sohbeti ve içten enerjisiyle kalbine bir ışık dokuyan bir hanım. “Nallıhan benim neşe sahnem,” dedi son olarak, dudaklarında yumuşak bir gülümseme. “Yüreğin çağırırsa, geri dön.” Nallıhan’ın öğle yollarına dalmaya cesaretin varsa, Elif seni bekliyor. Ama unutma: O, seni ezgilerle kucaklar, gülüşüyle kalbine bir öğle neşesi bırakır!


28 Nisan 2025 tarihinde yayınlandı, 89 kez okundu

En Çok Okunan Yazılar

Tüm Yazılar »

KATEGORİLER